Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Mart 29, 2024

Türkiye’nin Operasyonuna Karşı Esed Ne Yapabilir?

Türkiye’den Fırat’ın Doğusuna Operasyon ve Esed Rejiminin Tutumu

Terörün iyisi kötüsü olmaz anlayışını benimseyen Türkiye, IŞİD gibi Fırat’ın doğusundaki terör yapılanmasına da müsamaha göstermeyeceğini her platformda ifade etmiştir. Türkiye, başta ABD olmak üzere Fırat’ın doğusundaki terör yapılanmasını destekleyen güçleri sürekli uyarmıştır. Nitekim Türkiye, terörle mücadelenin başka bir terör grubu üzerinden yürütülemeyeceğini ve sınırlarında böyle bir yasadışı oluşuma müsaade etmeyeceğini açıkça dile getirmiştir. Türkiye bu duruşunu daha önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonlarında somut bir şekilde göstermiştir. Terörle mücadelede Fırat’ın batısındaki YPG unsurlarına karşı ciddi başarı gösteren Türkiye, şimdi de Fırat’ın doğusundaki terör unsurlarını temizlemek için kararlılığını en üst ağızdan ortaya koymaktadır. 12 Aralık 2018’de Savunma Sanayi Zirvesine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı açıklamada Fırat’ın doğusuna harekatın birkaç güne başlayacağını duyurmuştur.

Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna ilişkin son açıklamaları Türkiye-Suriye sınırına gözlem noktaları kuran ABD tarafından tedirginlikle karşılanmıştır. Pentagon’dan yapılan açıklamalar da ABD’nin bu harekata karşı olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, yaptığı açıklamada hedefin Amerikan askerleri değil, terör unsurları olduğunu ifade etmiştir. ABD, Suriye’deki varlığını YPG ve türevleri olan yerel unsurlar üzerinden sürdürdüğü için ABD’nin bu tavrı Türkiye açısından şaşırtıcı değildir. Diğer bir ifade ile ABD, IŞİD ile mücadele bahanesiyle Suriye’nin doğusunu kontrol etmek için YPG’yi vekil olarak kullanmaktadır. Ancak Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları öncesi Türkiye aleyhine kampanyalar yürüten ve tehditler savuran Rusya ve İran destekli Esed rejimi bu operasyon öncesi sessizliğini korumaktadır.

Esed rejimi her ne kadar ülkenin belli bir kısmında otoritesini kaybetmiş olsa da hak iddiasını sürdürebilmek için her türlü gelişmeye gücü nispetinde askeri veya diplomatik şekilde karşılık vermiştir. Özellikle Türkiye’nin askeri müdahaleleri sırasında son derece eleştirel bir tutum takınan Esed rejimi, hemen her kesimin takdirini kazanan Soçi mutabakatını dahi sabote etmeye çalışmıştır. Fakat Türkiye Fırat’ın doğusuna bir operasyon düzenleyeceğini açıklamış olmasına rağmen Suriye rejiminin söylem düzeyinde de olsa henüz net bir tavır koymamış olması Şam’ın bu gelişmeye bakışı hakkında birtakım ipuçları vermektedir. Bu yaklaşım tarzı Esed rejiminin Fırat’ın doğusuna dönük Türkiye operasyonunu belli açılardan fırsat olarak gördüğü izlenimi ortaya çıkarmaktadır.

Suriye rejiminin PKK-YPG ile ilişkileri eskiden beri iyi olmasına rağmen bugünkü durum biraz farklılık göstermektedir. Çünkü Esed yönetiminin mali açıdan Fırat’ın doğusundaki kaynaklara sahip olmadan kendine yetmesi mümkün değildir. Daha önce burayı geri almak isteyen rejim güçleri ABD bombalamalarına muhatap olmuş ve önemli sayıda askerini kaybetmişti. Dolayısıyla, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapmayı planladığı operasyon Suriye rejimi için de iki açıdan önem taşımaktadır. Birincisi kısa vadede ve yerel ölçekte YPG ile ilişkileriyle alakalıyken ikincisi bölgesel ölçekte Türkiye-ABD ilişkilerinin yıpranması üzerinden kendisine alan açma stratejisi ile ilgilidir. Bunlardan ilki kısa vadeli bir projeksiyon sunarken diğeri daha geniş bir stratejinin ilk adımı olarak yorumlanabilir.

Esed rejimi Suriye iç savaşının ilk yıllarından itibaren YPG’nin faaliyetlerine büyük oranda göz yummuş ve bazı bölgelerde YPG’ye alan açmıştır. Fakat gün geçtikçe iki tarafın ortak çıkar alanları daralmaktadır. Bunun asıl sebebi ortak düşmanın zayıflaması ve kontrol ettikleri sınırların önemli ölçüde belirginleşmesidir. Özellikle Soçi Mutabakatı’ndan sonra Rusya faktörünü hesaba katmak zorunda kalan rejim, İdlib operasyonuna kalkışamamıştır. Rejim ve YPG sürdürülebilir egemenlik bölgeleri yaratma gayretine girdiğinden aralarında ciddi çıkar çatışmaları ortaya çıkmıştır. Bu anlaşmazlığın ana sebebi, YPG’nin silah zoruyla hakim olduğu bölgelere siyasi statü kazandırmak ve Şam’ın da bunu tanımasını istemesidir. İki taraf arasında Ağustos 2018’de bu yönde bir dizi toplantı yapılmış fakat ortak bir noktada buluşulamamıştır. Çünkü Esed rejimi, böyle bir isteğin kabul edilmesi halinde ülkenin tamamında tekrar hak iddia edemeyecektir. Taraflar arasındaki sorun alanları bununla sınırlı kalmamıştır. Taraflar arasındaki müzakerelerde petrol ve doğalgaz rezervleri üzerindeki pay oranlarından enerji nakil hatlarına kadar birçok konu konuşulmuş fakat bahsi geçen nedenlerle görüşmeler tıkanmıştır.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov 4 Aralık 2018’de verdiği demeçte, ABD’nin Fırat’ın doğusunda YPG üzerinden devlet benzeri bir yapı kurma peşinde olduğunu ifade etmiş ve rejimin arkasında olduklarını göstermiştir. YPG güdümünde olan Suriye Demokratik Meclisi Lavrov’un bu sözlerinin rahatsız edici olduğunu belirterek tepki göstermiştir. Rejim ve YPG arasındaki çıkar çatışmalarının ulaştığı noktayı gösteren bu durum, iki taraf arasındaki danışıklı dövüş döneminin sonuna yaklaşıldığını işaret etmektedir. Değişen bu şartlar altında Türkiye’nin YPG’yi zayıflatması Esed rejimini sessiz kalmaya yönlendirebilir. Zayıflayan bir YPG ile masaya tekrar oturacak olan Esed rejiminin, istediği şartları kabul ettirebilme imkanı doğacaktır. Dolayısıyla, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna gerçekleştirmesi beklenen operasyona rejimin göstereceği tepki söylem düzeyinde kalabilir.

Esed rejimi Türkiye’nin olası operasyonuna sert tepki göstermeyecek olsa da Türkiye’yi en büyük bölgesel rakibi olarak görmeye devam edecektir. Rejim bu gelişmeyi Türkiye’nin zayıflaması ve bölgedeki etkinliğinin kırılması açısından fırsat olarak görebilir. Öyle ki, Suriye iç savaşında kırılganlaşan Türkiye-ABD ilişkileri bu gelişme ile kopma noktasına gelebilir. Pentagon’dan yapılan açıklamalar, ABD’nin böyle bir harekata rıza göstermeyeceğini anlatsa da Türkiye’nin kaygılarını dikkate almayan ABD, onu tamamen Rusya-İran safına iterek kendisinin denklem dışı kalma riskini de göze alamaz.

Çok düşük ihtimal de olsa Türkiye ve ABD arasında iplerin kopması durumunda ise en çok Rusya ve rejim fayda sağlayacaktır. Böyle bir olasılıkta Türkiye’nin hareket alanı daralırken, ABD ve YPG’nin gözünde masaya oturulması ve uzlaşılması gereken bir konuma yükselmiş olacaktır. Bunun neticesinde ise ABD “Esed’siz Suriye” söylemini terk edebilir, ki bu da rejim için en büyük kazanımlardan biri olur. Bahsettiğimiz bu olasılık her ne kadar gerçekleşmesi zor gibi gözükse de uluslararası arenada neredeyse hiçbir söz hakkı kalmayan rejim tarafından dikkate alınması gerekli bir ihtimal olarak masada duracaktır. Ancak Türkiye, Rusya ve ABD arasında oldukça dengeli davrandığı gibi, Türkiye’yi karşı tarafa itmemek için iki ülke de fazla sıkıştırma yanlısı görünmemektedir. İdlib’te Türkiye’nin rolü bunun açık bir örneğidir.

Fırat’ın doğusuna yapılması gündemde olan askeri harekât, Türkiye’nin sınır güvenliği açısından son derece kritik bir önemdedir. Bu harekata YPG ve ABD doğal olarak karşı çıkarken, Rusya ve rejim kanadı sessiz kalmayı tercih edebilir. Nitekim her iki aktör de böyle bir operasyonu belli açılardan kazanım sağlayacakları bir gelişme olarak görebilirler. YPG’nin zayıflaması ve Türkiye-ABD gerginliği, rejime biraz alan açsa da daha geniş bölgesel ve küresel hesaplar Suriye denkleminin üzerinde bir etkiye sahiptir. ABD-İran, ABD-Rusya ilişkileri başta olmak üzere, AB, Çin, Türkiye, İsrail gibi güçlerin de ortak paydasında Suriye’nin geleceği şekillenecektir.

Hamza Haşıl

Kaynak: http://orsam.org.tr/

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir