Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

Euro Islam’ın Fundamentali Nedir?

Merhum Akif Emre’nin Gözüyle Euro İslam

Almanya”ya yarım yüzyıldır işçi olarak giden Anadolu çocukları bir gün dönecekleri umuduyla orayı vatan bellemediler. Ne var ki, ikinci ve üçüncü nesiller Anadolu”nun dilinden de, havasından da kopmaya başladı. Artık Türkçeyi Almanca kadar konuşamayan, dedelerinin geldiği topraklarla aidiyet ilişkileri kartpostal nostaljisine indirgenmeye başlanan bir yeni nesil oluşuyor.

Yabancılaşma ne kadar güçlü olursa olsun büyük ölçüde Müslüman kimliğine sahip çıktıkları için ve kendilerini atalarının köklerinin uzantısı saydıkları için bu aidiyetin kolay kolay vazgeçilesi bir değer olmadığı da bir realite. Müslümanlığın aslî, varoluşsal bir aidiyet unsuru olmasının ve diğer etkenlerin daha çok sosyolojik gerçekliklerle göreceleşen tali kimlikler oluşunun tezahürleridir gözlemlediklerimiz.

Bu nedenledir ki, Avrupa İslamı (Euro Islam) projesi tüm Müslüman göçmenlerin asli hüviyetleri üzerinde denenmek istenen bir proje. Özellikle Alman uygulaması, bizim için daha önem kazanıyor. Elli yıldır Almanya”da yaşayan Anadolu çocuklarına dini rehberlik yapacak şahsiyetlerin yetişmesi için hiç bir kurumsal çaba gösterilmemesi eleştirilebilir. Derneklerin, cemaatlerin, partilerin bağış kumbarası gibi gördükleri de doğrudur… Buna rağmen Türkiye”den Almanya”ya giden ilk nesilden itibaren dini hassasiyetleri korumak, diri tutmak konusundaki sürekli çabalar, örgütlülükler, dinamizm kendi başına bir değerdir. Bildikleri kadar dinî hayatı koruma, içe kapanarak da olsa dini yaşama ve böylece her anlamda yabancı bir toplumda varoluş alanı ve imkanı oluşturma çabaları müthiş bir deneyimdi.

Yarım yüzyılı aşkın bir sürede bu kitlelerin içinde yaşadıkları toplum ve coğrafya şartlarında İslami bilgi ve donanım sahibi olmalarını sağlayacak eğitimi veren kurumların oluşturulamamasının nedenleri tartışılabilir. Ve nihayet 2010 yılından itibaren Almanya devlet üniversitelerinde İslam İlahiyat Enstitüleri açılmaya başlandı. Ve bugüne gelindiğinde İlahiyat Enstitülerinin sayısı yediyi buldu. Bu arada şu soruyu sormadan geçemeyeceğim: Müslüman gruplar cemaatler üniversite düzeyinde ciddi bir ilahiyat fakültesi kurma girişiminde bulunsalardı/bulunabilselerdi Almanya izin verir miydi?

Alman devletinin İslam İlahiyat Enstitülerini açarken birincil hedefi; buradan imamlık yapacak , Müslümanlara dini konularda rehberlik edecek formatta Almanca konuşan ilahiyatçıların yetişmesi idi. Bunun içinde pek masum görünen bir gerekçeleri var. Anadolu”dan ya da diğer ülkelerden gelen imamların Almanca bilmemeleri, bu ülkenin şartlarına yabancı olmaları… İleri sürülen bu gerekçeyi yıllardır dillendirilen kültürel entegrasyon hikayesi ile birlikte düşünmeden ele almak ne mümkün.

Temel sorun Almanca konuşulamamasından çok, Almanca konuşan nesillerin bu zamana kadar istenilen ölçüde gerçekleşemeyen entegrasyonunun fiiliyata geçmesidir. Yani Müslümanlıklarının bir şekilde Alman kültürüne, modern dünyanın gereklerine uygun olmasını sağlayacak kıvama getirilmesidir.

Euro İlahiyat projesi Euro Islam projesinin en kritik adımlarından biridir.

Sonuçta Müslümanların Almanya”nın -Fransa ve Hollanda gibi diğer ülkeler de buna eklenebilir- kültürüyle bağdaşabilir, kabul edilebilir ve dolayısıyla çoğulcu Avrupa kültürü içinde yaşamasına izin verilebilir bir kıvama getirilmesidir. Euro İlahiyat projesi, Müslümanlar adına onların neye, nasıl inanmaları gerektiğine karar verebilmeyi ve bu kıtanın tarihi boyunca dışladığı bir dinin müntesipleriyle bir arada yaşama deneyiminin hiç olmadığı kültürlerine uyumlu hale gelmelerini hedefliyor. Bu da, bir akademik disiplin ve tarafsızlık standartları içinde yapıldığı için nerdeyse tüm tartışmaların önü kesiliyor.

Söz konusu olan akademik standartlar olunca, formel model olarak alınan Hristiyan ilahiyat eğitimidir ve bunun İslam ilahiyatına uyarlanması söz konusu. Hristiyan ilahiyatının müfredatını belirleyen bir tür danışma kurulu, Kilise tarafından seçiliyor ve üniversite bu kurulla beraber çalışıyor. Müslümanların Hristiyanlıktaki gibi bir Kiliseleri olamadığı için, üniversiteler istedikleri cemaat, grup ve şahıslarla işbirliğine giderek kendi anlayışını onaylayacak kurul oluşturabiliyor. Nitekim Türkiye”de, İran”da en marjinal görüşleri esas alan, usul bakımından disiplinleri tepetaklak eden şâz görüşler çoğulcu eğitim adı altında ilahiyat eğitiminin temelini oluşturabiliyor.

Özellikle Ortadoğu”daki son gelişmeler çerçevesinde adeta şeytanlaştırılan İslami faaliyetler, medyatik ortamda Batı”nın korkularını besleyen IŞİD vari şebekelerin uygulamaları bu konuda her türlü tartışmanın, itirazın önünü kesmektedir.

Projenin önerdiği insan ve Müslüman tipinin toplumsal karşılığı olarak, entegrasyonun Euro ilahiyat üzerinde yürütülmesi amaçlanırken, bunu masumlaştırıcı gerekçe olarak, her türlü radikalizm uygulamaları da örnek gösterilecektir. Burada temel sorun radikalizmin sınırlarının nerede başlayıp nerede sonlandığı, korkutulan fundamentalist anlayışın içine hangi İslami umdelerin dahil edildiğidir. Yani ” Euro Islam”ın fundamentali nedir?” sorusu sorulmadan bu konu, araçsal unsurlar (dini meseleler Almanca, İngilizce diline nasıl aktarılır vs.) öne çıkarılarak anlaşılamaz.

Bu projenin neyi amaçladığını sorgularken Almanların Türkler arasında hangi grupları entegrasyona müsait gördükleri için desteklemeleri gerektiğine dair hazırladıkları raporlara ve alnının teriyle ekmeğini kazanan Anadolu çocuklarının aidatlarıyla ayakta duran, hayatın dışına itilen yapıların, camilerin neden olağan kuşkulu muamelesi gördüğüne bakmak yeterli.

Evet, Euro İlahiyatçılara sorulması gereken soru: Senin fundamentalin nedir?

09 Eyl 2014, Salı/Yenişafak

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir