Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

Okurları Kim Kekliyor

Dün, Sabah’tan Hıncal Uluç, Arman’ın yaptığı işten başlarda eski patronu Aydın Doğan’ın haberdar olmadığını yazdı. Ancak Aydın Bey bir gün duymuş. Duyunca ne mi demiş? Ne diyecek tüccar adam, “Yarısını bize versin devam etsin…” elbette.

Hıncal Abi yazısında, Ahmet Hakan’ın Hürriyet’teki köşesinde yaptığı “yatak reklamına” da değinerek, mevzuun Ayşe Arman’la sınırlı olmadığının altını çiziyordu.

MELİH ALTINOK

Fiyatınızı söyleyin!

Medya, Hürriyet’in röportajcısı Ayşe Arman’ın para karşılığı röportaj yaptığını konuşuyor.

Meğer “Gazeteci” bu iş için profesyonel menajerlik hizmeti de alıyormuş.

Ama 100 bin TL gibi rakamlar röportaj “müşterisine” fazla gelirse, bizzat Ayşe Hanım’ın “pazarlığa” girdiği de oluyormuş.

Çoğunlukla da “indirim” yapıyormuş…

Gönlü mü bol dersiniz bilemiyorum ama Fatih Altaylı’ya bakacak olursak meslektaşlarımız arasında bunu bilmeyen de yokmuş!

Dün, Sabah’tan Hıncal Uluç, Arman’ın yaptığı işten başlarda eski patronu Aydın Doğan’ın haberdar olmadığını yazdı. Ancak Aydın Bey bir gün duymuş. Duyunca ne mi demiş? Ne diyecek tüccar adam, “Yarısını bize versin devam etsin…” elbette.

Hıncal Abi yazısında, Ahmet Hakan’ın Hürriyet’teki köşesinde yaptığı “yatak reklamına” da değinerek, mevzuun Ayşe Arman’la sınırlı olmadığının altını çiziyordu.

***

Ancak mesele sadece ticari alanla, markalarla, vergiden kaçırılan kazançla sınırlı değil. Düşünün bu isimler, siyasi içerikli röportajlar yapıyor, yazılar yazıyor. Acaba bunların “hediyesi” neydi?

Kanaat önderi pozlarında ülkenin geleceğiyle ilgili siyasi önermelerde bulunurken söylediklerinin ne kadarı kendi fikirleri, ne kadarı “reklamdı?” “Kahroldukları”, gözyaşı döktükleri satırlardan hangisi gerçek, hangisi “rol icabıydı?”

***

Evet, gazetecilikte, televizyonculukta “Advertorial” diye bir kavram var.

Reklamı haber metninin içine gömüyorsunuz, yediriyorsunuz. Ancak bunu, okura, seyirciye söylemek zorundasınız.

Aksi takdirde onları kandırmış, yalan söylemiş, mesleğinizin size kamu adına tanıdığı “yetkiyi” kötüye kullanmış olursunuz.

O halde, gazeteciliklerinin ne kadar ettiğini reklamdan, avantadan geçinerek gösteren bu arkadaşlara köşelerine etiket koyma zorunluluğu getirilmeli.

Bu arada iddialara konu olan isimler, geriye dönük olarak hangi yazıdan, hangi röportajdan ne kadar aldıklarını da açıklamak zorundalar.

Zira kritik süreçlerde, bu “gazetecileri” takip ederek kararlar alan, siyasi güzergâhlarını belirleyen okurlar eminim ki kendilerini fena halde kandırılmış hissediyorlar. Ne kadar keklendiklerini bilmek onların da hakkı.

Kaynak: www.sabah.com.tr

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir