Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 16, 2024

18 Kişinin Tutuklandığını Düşünmüyoruz

GAZETECİ FATİH ÖKE:

Türk Arap Medya Derneği Genel Koordinatörü Fatih Öke, Suudi Arabistan’ın Kaşıkçı cinayetine karıştığı gerekçesi ile tutukladığını söylediği 18 kişiden bazılarının aslında tutuklanmadığı yönünde duyumlar aldıklarını söylüyor. Öke, “Kendi devlet yetkililerini suçlu bile olsalar teslim etmeye yanaşmayacaklardır. Büyük ihtimalle olayın ateşi geçinceye kadar ‘Çömel bekle’ taktiği uygulayacaklar. Fakat biz Türk Arap Medya Derneği olarak bu cinayeti unutturmamaya çalışacağız” diyor.

Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’na girdikten sonra bir daha kendisinden haber alınamadı. Kaşıkçı’nın hem dostu hem de üyesi olduğu Türk Arap Medya Derneği ilk andan itibaren dünya medyasının dikkatini bu olaya çekmeye çalıştı, yabancı basın mensuplarını bilgilendirdi. Derneğin Genel Koordinatörü Fatih Öke ile Kaşıkçı olayını konuştuk.

Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Suudi Konsolosluğu’na girip çıkmamasının hemen ardından olaya dahil olanlardan biri Türk Arap Medya Derneği oldu. Nasıl haberdar oldunuz? Olaylar nasıl gelişti?

Cemal Bey’in nişanlısı Hatice Hanım, Cemal Bey ile yakın dost olduklarını bildiği için dernek başkanımız Turan (Kışlakçı) Bey’i aramış. Bu görüşmeden 10 dakika sonra Turan Bey beni aradı. O esnada eve gidiyordum. Hemen geri döndüm. Levent’e ulaşıncaya kadar, yolda 3-4 medya kuruluşunun temsilcisini aradım. İlk olarak Washington Post’a ulaştım ve “Yazarınız konsolosluğa girdi, çıkmadı” diye haber verdim. Ardından Anadolu Ajansı, El Cezire ve diğer arkadaşlarla görüştüm. İlk anda çok güçlü bir ses duyurduk. Gazeteci arkadaşlar hemen konsolosluğun önünde toparlandı. Beklemeye başladık. Çünkü o esnada, Lübnan Başbakanı Hariri’yi Riyad’da alıkoydukları gibi Cemal Bey’i de içeride alıkoyuyorlar, bir süre sonra hiç bir şey olmamış gibi salıverirler diye düşünüyorduk. Vakit ilerleyince Hatice Hanım’ı eve yolladık. Gece saat 3 gibi biz de gidelim dedik. El Cezire ve Anadolu Ajansı’ndan arkadaşlar bize “Siz gidebilirsiniz. Merak etmeyin biz burada nöbetteyiz” dediler. Dışarı çıkarsa görüntü alalım düşüncesinden öte orada olma ihtiyacı hissettiler. Bu çok önemli bir dayanışmaydı. Bunu asla unutmayacağız. Ertesi gün sabah 9’da Suudi Konsolosluğu önündeydim. 15-20 tane basın mensubu gelmişti. Endişe duyduğumuzu belirten bir basın açıklaması yaptık. Bir gün sonra basın açıklaması yapacağız diye duyurduğumuzda 100 civarında gazeteci vardı. 4. gün sayı 400’e çıkmıştı. Gelen yabancı basın mensupları derneğimize uğrayıp bilgi aldılar. Gezi Parkı olaylarında bile böyle uluslararası bir basın ilgisi olduğunu hatırlamıyorum.

BASIN ÇOK İLGİ GÖSTERDİ

Bunun sebebi Kaşıkçı’nın basın mensubu olması mı yoksa siyasi dengeler mi?

Biz ilk andan itibaren stratejik bir karar aldık ve Kaşıkçı’yı Suudi gazeteci, Suudi vatandaşı, eski diplomat, bürokrat vb. olarak değil, Washington Post köşe yazarı olarak duyurduk. O esnada Amerika’da yaklaşmakta olan bir seçim vardı. Trump’ın Suudilerle ilişkisi çok iyiydi. Trump üzerinde baskı oluşturabilmemiz için Kaşıkçı’yı Amerikalı bir basın mensubu, Amerika’da yaşayan önemli bir muhalif ses olarak tanıtmamız lazımdı. Gazete ve televizyonlara röportaj vermemiz söz konusu olduğunda da Amerikan toplumuna doğrudan mesaj verebilecek ABC gibi kanalları tercih ettik.

KAMU DİPLOMASİSİ DERSİNDE OKUTULMALI

Türk hükümetinin krizi yönetim biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence ileride kamu diplomasisi ile ilgili derslerde okutulması gereken bir durum. O kadar başarılı bir çalışma oldu ki bunu yürütenleri tebrik etmek lazım. Bu Türkiye’nin bir iç olayı değildi. Arap dünyasının da bir olayı değildi. Her fırsatta fikir özgürlüğünden dem vurulan bir dünyada, fikirlerinden dolayı, bir insanın canına vahşice kastedildi. Bunu Türk basını da dünyaya duyurulabilirdi ama olayın çok daha hızlı ve etkili yayılması için en doğru olan uluslararası basın üzerinden gitmekti. Türkiye bu insan hakkı ihlalini, fikir özgürlüğü ihlalini dünya kamuoyuna en hızlı ve en etkili şekilde taşıdı. Eminim ki bu olayda İletişim Başkanlığı’nın çok büyük payı var. O yüzden Fahrettin Altun Bey’i tebrik etmek gerek.

SUUDİLERİN PLANI ASLINDA İYİYDİ

Hatice Hanım o gün konsolosluğun önünde Cemal Bey’i beklemeseydi, ses kaydı olmasaydı, nasıl gelişirdi olaylar?

Biz şimdi olayların gelişimine bakıp, “Suudiler büyük hata yaptı, böyle plan olur mu” diyoruz ya aslında birkaç ufak detay dışında çok iyi bir plan yapılmıştı. Burada kilit nokta Suudilerin Kaşıkçı’nın elçiliğe yalnız geleceğini düşünmeleriydi. Tahmin ediyorum kritik hatayı önce Kaşıkçı’nın telefonuna ulaşıp sonra Kaşıkçı’yı etkisiz hale getirmek yerine, önce etkisiz hale getirip telefonunu sonra aramaları oldu. Eğer telefonunu ele geçirselerdi, Cemal Bey 2-3 ülkede yaşıyordu, buradaki bağlantısına Amerika’ya gittim, Amerika’daki bağlantısına Londra’dayım, Londra’daki bağlantısına İstanbul’dayım diyerek bir süre ortadan kaybolmasını çok rahat sağlayabilirlerdi. Bir süre sonra Washington Post yazarımız kayboldu diye ayağa kalkacaktı. Ardından Suudi idaresi vatandaşımız kayboldu diyecekti ve Türkiye çok zor durumda kalacaktı.

20 DAKİKA SONRA ÇIKTI DEMİŞLERDİ

Suudi Arabistan’ın krizi yönetememesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, bunu Suudi Arabistan içinde bir grup yaptıysa gerçekten Kral’ın haberi yok demektir. Kral’ın haberi yoksa bir çok kişinin de haberi yoktur. Bu çok gizli bir operasyon olabilir. Ben 6,5 yıl Suudi Arabistan’da yaşadım. Suudi Gururu diye bir kavram vardır. Bütün Ortadoğu bilir. Suudiler kolay kolay hata yaptık demezler. Ben Suudi basınında, Suudi hükümetinin yaptığı “Evet Cemal Kaşıkçı konsolosluğumuzda öldürülmüştür” açıklamasına hiç rastlamadım. Bu büyük ihtimalle Suudi Arabistan tarihindeki ender açıklamalardan bir tanesi. Bu noktaya onları Türkiye’nin elindeki kanıtlar getirdi. Kanıtları görmeden önce kabul etmeleri beklenemezdi. Tabi üst düzeyden bir yalanlama geldi, o da çok ikna edici değildi. Cemal Kaşıkçı 20 dakika sonra konsolosluktan çıktı dendi. Bunu diyorsa ya 20 dakika sonra çıktığı bilgisi ona verilmiştir, ya da kameralarda o şekilde görüneceğini biliyordur yani plandan haberdardır. Kriz idare edilemedi çünkü bu büyük bir kriz. Çok bariz bir şekilde, kendi diplomatik bölgelerinde biri katlediliyor. Bu bütün teamüllere aykırı bir durum. Suudiler açısından düşünüldüğünde o diplomat arkadaşların yerinde olmak istemezdim. Umuyoruz ki Suud yetkilileri doğru isimleri tespit ederler ve doğru şekilde cezasının kesilmesini sağlarlar.

ÇÖMEL BEKLE TAKTİĞİ UYGULUYORLAR

Suudi Arabistan cinayetle alakalı tutuklanan 18 kişiyi Türkiye’ye vermek istemiyor…

Aslında bu 18 kişinin hepsinin tutuklandığına emin değiliz. Bazılarının tutuklanmadığına dair duyumlar aldık. Ayrıca kendi devlet yetkililerini suçlu bile olsalar teslim etmeye yanaşmayacaklardır. Bence doğru olan elbette Türkiye’nin talebi. Büyük ihtimalle olayın ateşi geçinceye kadar “Çömel bekle” taktiği uygulayacaklar. Fakat biz Türk Arap Medya Derneği olarak bu cinayeti unutturmamaya çalışacağız. Çünkü bu katliam unutturulursa bundan sonra kimse gazetecilik yapamaz. Bunun dünya çapındaki son gazeteci cinayeti olması lazım. Bir gazeteci kendi konsolosluğuna bir kağıt almak için gittiğinde öldürülemez! Böyle bir şey olamaz! Bu iş unutulursa gazetecilere olan saldırılar da devam edecektir.

BİR MÜSLÜMANIN ÖLDÜRÜLMESİNİ ERDOĞAN SİNEYE ÇEKMEZ

Amerika da Suudi Arabistan da olayı örtme taraftarı. Türkiye ise ısrarla olayın üstüne gidiyor. Türkiye sessiz kalsa maddi manevi birçok kazanımı olabileceği yönünde yorumlar var. Siz ne diyorsunuz bu konuda?

Önceki görevlerim sebebiyle çok ülke gezdim. Çok fazla İslam şehrine gittim. Bu şehirlerde sokaktaki insanlarla bir arada oldum. Recep Tayyip Erdoğan sadece Türkiye’nin değil İslam dünyasının en önemli isyan figürlerinden biri. Düzene karşı gelen bir kahraman. Yapmış olduğu şeyler hiçbir liderin daha önce yapmadığı, Güney Tayland’daki Müslümanların bile ağlayarak anlattığı şeyler. “Türkiye’den geldim” dediğim zaman “Sen Erdoğan’ın yanından geliyorsun, onun elçisisin” diyerek benim elime yapışan 60-70 yaşında insanlar biliyorum. Bu insanı hayrete düşüren muazzam bir alaka. Bu yüzden İslam aleminde, mazlumların günlünde çok büyük bir kredisi var sayın Cumhurbaşkanımızın. Ben bu büyük krediyi birkaç milyar dolar için satacağına inanmıyorum. Çünkü o bir umut. Bir gün bir Müslüman, Türkiye’de bir Müslüman öldürüldü ve Erdoğan bunu sineye çekti diye bir şey duyarsa yıkılır. O insanın yıkılmaması için bugün bu ayakta duruşu gerçekleştirmeye çalışıyoruz ülke olarak.

PROJELERİYLE ADINI YAŞATACAĞIZ

Cemal Kaşıkçı ile derneğinizin hayata geçirmek istediği bazı projeler varmış. Ne gibi projelerdi bunlar?

Bir düşünce kuruluşu kurmak istiyordu. Bunun Arap dünyasından düşünce insanlarını bir araya getirecek bir köprü olacağını düşünüyordu. Genç gazetecileri teşvik için burs ve ödül verme gibi projeleri vardı.

Neden Türkiye’de yapmak istiyordu bunları? Amerika ve İngiltere’de de yaşıyordu.

Arap Baharından sonra birçok Arap gazeteci, birçok düşünce insanı yaşamak için daha güvenli bir yer olarak Türkiye’yi tercih etti. İlla başlarına bir şey gelmesine gerek yoktu. Bir kısmı Suriye iç savaşı sonrası geldi, kimisi de İstanbul’u çok önemli bir merkez olarak gördüğü için geldi. Hesaplarımıza göre İstanbul’da yaşayan 1800 Arap gazeteci var. Bunların 900 kadarı aktif olarak çalışıyor. Bunların dışında hiçbir yerde çalışmayan ama dünyadaki televizyon kanallarına konuk olan, danışmanlık yapan, muhabirlik yapan gazeteciler de var. İstanbul şu an Birinci Dünya Savaşı sonrasının Londra’sı Paris’i gibi. O zamanlar oralara da çok fazla miktarda Arap düşünce insanı göç etmişti. Şimdi burası da öyle, göç almaya da devam ediyor. Bu nedenle İstanbul şu anda Arap dünyasının gazetecilik merkezi. Buradan yükselen ses her yerden duyulabiliyor. Türk Arap Medya Derneği de zaten bunu gördüğü için kuruldu ve hızlı bir şekilde büyüdü. 1000’e yakın üyemiz var. Düzenli toplantılar yapıyoruz. Türkler için Arapça, Araplar için Türkçe dersleri veriyoruz. Arap gazetecileri Türkiye hakkındaki konularda bilgilendiriyoruz. Mesela seçim olacağı zaman “Türkiye’de seçim nasıl olur” başlığı ile bir brifing verdik. Dernek bu manada Arap dünyasını Türk gazetecilere, Türkiye’yi de Arap gazetecilere anlatmak, aynı zamanda bölgenin sorunlarına yönelik bir takım söylemler geliştirmek için çok önemli bir araç. İstanbul Arap gazeteciler için önemli bir cazibe merkezi ve Türk Arap Medya Derneği de bir platform. Bütün bunları Kaşıkçı da gördü.

Türk Arap Medya Derneği bundan sonra ne yapacak bu konuda? 
Bizim hedefimiz Cemal Kaşıkçı’nın bizimle başlatmak isteyip de başlatamadığı projelerini hayata geçirmek. Düşünce kuruluşu kurmak, öğrencilere burs vermek, genç gazetecilere teşvik için ödüller vermek, Arap dünyasına yönelik gazetecilik programları… Bize bahsettiği o projelerini geliştirip, uluslararası ortaklar bularak hayata geçireceğiz. Adını bir simge haline getireceğiz. Dünya çapında yapılan girişimlere de destek veriyoruz. Cemal Kaşıkçı dostları adı altında bir dernek kuruldu. Onlara da destek verdik. Yapmak isteyen herkese de elimizden geldiği kadar destek vereceğiz. Bu işi unutturmamanın yanında Cemal Kaşıkçı adını da yaşatacağız.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir