Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Nuhilik Akımı ve Nuh Kanunları

Nuhilik, XX. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu akımın ortaya çıkması ve gelişmesi, Yahudiler ve Hristiyanlar tarafından gerçekleşmesi açısından iki doğrultuda olmuştur. Yahudiler açısından Nuhilik, gerçek inancın insanlığa tebliği ve Yahudilerin, dünya halkları için ışık olması gibi teolojik argümanlara dayanan bir gerekliliktir. Bundan başka, elbette Antisemitizme karşı mücadele, sempati kazanma, Yahudi imajını düzeltme gibi sonuçlar da hedeflenmiştir. Hristiyanlar açısından ise Nuhilik, gerçek inancın arayışı neticesinde varılan sonuç olarak tezahür etmiştir.

Nuhilik Nedir?

Nuhilik, XX. yüzyılda Yahudilik bağlamında gündeme gelen ve Nuh Kanunları diye bilinen yedi hükme uymayı temel alan bir akımdır. Bu akıma mensup olan kişi, Nuhi diye adlandırılır. Yahudi temel kaynaklarında Nuhiler “dünyanın dürüst insanları”, “doğrular, hak yolda olanlar” gibi isimlerle nitelenmiştir. Bu nitelemenin terminolojik anlamının dışına çıkarak Yahudilere arka çıkan, onları koruyup kollayanlar için bir övgü olarak da kullanıldığı görülür. Yahudiliğe göre uhrevi kurtuluş için insanların, Yahudi olmasına gerek yoktur. Bir insan, Nuhi olduğunda cennete gidebilir. Bu inanış, “dünyanın dürüst insanlarının gelecek dünyada nasipleri vardır” kuralıyla ifade edilir. Nuhiler, Yahudi olmadıkları halde ilahi hükümleri kabul etmeleri dolayısıyla ilahi kurtuluşa erebilir. Ancak Tanrı katında Nuhilerin derecesinin, Yahudilerden daha düşük olduğu ve bunun ahirette de böyle olacağı varsayılır. Kabalist yorumlara göre ilahi nur, Yahudilerin içerisinden geldiği (or penimi) halde Nuhileri yakından çevrelemektedir (or makif karov).

Nuhilik, tek tanrıcı inancı tebliğ etmektedir. Bu akımın doktrinleri, belli evrensel ahlaki ilkeler olup Yahudi kaynaklarında “Nuhoğullarının yedi hükmü” (Şeva mitzvot şel Bene Noah) şeklinde geçer. Bu hükümler, 6 yasak ve 1 emirden oluşmaktadır: “Tanrıya şirk koşmamak; Tanrıya karşı gelmemek; Kan dökmemek; Çalmamak; Cinsel ahlaksızlık yapmamak; Canlıyken hayvanın etini kesip yememek; Adli kurumlar oluşturmak”. Yahudiliğe göre bu yedi hüküm, Hz. Âdem’den itibaren herkese hitap etmekteydi. Sina Dağı’nda Tanrı, Hz. Musa’ya vahyedip İsrailoğullarıyla ahitleşince, Yahudiler diğerlerinden ayrılmış, Nuhilik böylece geri kalan insanları ifade eder olmuştur. Yahudiliğe göre herkesin Nuhi olması gerekir. Nuhilik, bu yedi hükmün ötesinde mensubuna bir yükümlülük yüklemezse de Yahudi din bilginleri gerekli gördükleri kurallarla Nuhileri sorumlu tutabilir. Yine Nuhiliğin belli bir ibadet biçimi de bulunmamaktadır fakat talep üzerine Yahudi din bilginleri, onlar için dua kitapları hazırlanmasını uygun görmüşlerdir. Her ne kadar Yahudilikte din tebliği mekanizması pek çalıştırılmamış ve sonradan Yahudi olunmaz şeklinde yaygın bir kanaat oluşmuşsa da Nuhilik bir yerde Yahudi misyonerliği sayılabilir. Nuhilik, etnik odaklı bir anlayışa sahip olan Yahudiliğin evrenselci ve dışarıya açık yüzüdür. Yahudilik, beşeriyeti Yahudiler ve ötekiler olmak üzere ikiye ayırır. Ötekiler de ikiye ayrılır. Nuh Kanunlarını kabul edenler Nuhi görülüp makbul sayılırken geriye kalanlar reddedilmektedir. Nuhilik, bir insanın Yahudi egemenliğini benimsemesini esas alır. Örneğin, bir insan akli muhakemesi sonucunda mezkûr hükümlere uyarsa bu, onun Nuhi sayılması için yeterli gelmez. Kişinin Nuhi sayılması için mutlaka din eğitimi almış 3 Yahudi’nin huzurunda Nuh Kanunlarını kabul ettiğini beyan etmesi şarttır. Bu anlamda, Nuhilik statüsü kişinin Yahudiliğe itaatinin ikrarına dayanır. Dolayısıyla bu hükümleri benimseyen Müslümanlar veya diğer din mensupları Nuhi sayılmaz. Nuhilik, “Yahudi erkine itaat” fikri arka planından hareketle kurgulanan bir akım olduğu için Yahudi kaynaklarında Mesihî çağla ilişkilendirilmiş ve Mesih gelip dünyaya hükmettiği zaman Yahudi inancından olmayanların Nuhi olacakları, Nuhi olmayanların ise yok edilecekleri ifade edilmiştir.

Her ne kadar bazı uzmanlar Nuhiliği, Yahudiliğe götüren yol olarak nitelemişlerse de bu yaklaşım isabetli görünmemektedir. Çünkü her ne kadar sonradan yabancılara da açılmış olsa bile Yahudilik, tabiatı itibariyle etnisiteyi esas alan bir din sistemidir ve sırayla Hz. İbrahim (a.s.), Hz. İshak (a.s.) ve Hz. Yakup (a.s.) soyundan gelmek bu sistemin doğal üyesi olmak için ehemmiyetlidir ve bu yüzden söz konusu kavim tarihsel teolojik bir isimlendirmeyle “İsrailoğulları” diye adlandırılmıştır. Erken dönemlerinde bir kavmin töresi olmaktan öteye gitmeyen Yahudilik, sonradan bir kültür ve dini sisteme dönüşünce yabancılara da bu inancı benimseme imkânı tanınsa bile bu imkân, asli bir durum olmayıp bir çözüm olarak başvurulmuş bir mekanizmadır. Nitekim Nuhiliğin gündeme gelmesi, XIX. yüzyılın sonlarında Fransalı Hristiyan Aime Palliere’in, Yahudiliğe girmek için bir din bilginine başvurduğunda, Yahudiliğe girmek yerine Yahudilik tarafından makbul görülen Nuhiliğe girmesi şeklinde bir tavsiye alması ile gerçekleşmiştir. Netice itibariyle Nuhilik, Yahudiliğin onayladığı ve onun güdümünde onunla paralel olan tektanrıcı bir inançtır.

Nuhilik Akımının Dayanağı Nedir?

Nuhilik akımı, ismini Hz. Nuh’tan (a.s.) almaktadır. Yahudiliğin kutsal kitabı Tevrat’a göre, insanlığın ikinci atası olan Hz. Nuh (a.s.) zamanında insanlar, ilahi ceza olan tufan ile yok edilmiş. İnsan soyunun devamı, Hz. Nuh ve üç oğlu ile sağlanmıştır. Tufandan sonra Tanrı, Hz. Nuh’a yasalar vermiştir. Nuh Kanunları ismi de buradan gelmektedir.

Nuh Kanunları, bir kavram olarak Yahudi kutsal kitabında geçmez. Tevrat’ın Tekvin babında Tanrı’nın, Hz. Nuh’a “kan dökme” ve “kanlı et yeme” şeklinde iki yasağından bahsedilir. Tevrat’ta münferiden yer alan bu iki hüküm, Nuh Kanunları adlı hükümler mecmuasında da yer almaktadır. Bir müessese olarak Nuh Kanunlarına ilişkin bilgiler ise Yahudi geleneğine dayanır. Bu kavramdan, en erken M.S. III. yüzyılda derlenen ve ikinci dereceli bilgileri içeren Tosefta adlı kaynakta ve Yahudi kutsal metinlerinin tefsiri Talmud’da bahsedilir.

“Nuhoğullarının yedi hükmü” erken dönem Yahudi kaynaklarında sistemli bir şekilde yer almamıştır. Bazı kaynaklar bu hükümleri eksik vermiş, bazıları farklı hükümlerle becayiş yapmış, bazıları ise yedi hüküm yerine otuz hükümden bahsetmiş ama bu hükümleri saymamıştır. İlaveten, bu kavramı anlatırken bazı kaynaklar, Nuh Kanunlarının geçmiş dönemlerde uyulan hükümler olduğunu söyleyerek bunlardan tarihi bir bilgi olarak bahsetmişlerdir. Bazı kaynaklar ise bu kavramın ileride, Mesih geldiği zaman Yahudi olmayanların uymaları gereken kurallar olarak nitelemişlerdir. Bu görüş farklılığı sonraki kaynaklara da yansımıştır. Dolayısıyla Nuh Kanunlarının içeriği hususunda erken dönem kaynaklarında netlik olduğu söylenemez. Orta Çağ’ın en önemli Yahudi âlimlerinden Musa b. Meymun (Ö. 1204), Mişne Tora adlı Yahudi Hukuku külliyatında, Nuh Kanunlarından bahsederken yukarıdaki hükümleri saydığı için bu bilgi yaygınlık kazanmış ve klasikleşmiştir.

Nuhilik Akımının Gelişimi

Nuhilik, XX. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu akımın ortaya çıkması ve gelişmesi, Yahudiler ve Hristiyanlar tarafından gerçekleşmesi açısından iki doğrultuda olmuştur. Yahudiler açısından Nuhilik, gerçek inancın insanlığa tebliği ve Yahudilerin, dünya halkları için ışık olması gibi teolojik argümanlara dayanan bir gerekliliktir. Bundan başka, elbette Antisemitizme karşı mücadele, sempati kazanma, Yahudi imajını düzeltme gibi sonuçlar da hedeflenmiştir. Hristiyanlar açısından ise Nuhilik, gerçek inancın arayışı neticesinde varılan sonuç olarak tezahür etmiştir.

Asırlar boyunca Nuh Kanunları sadece literatürde kalmış, pratiğe yansımamıştır. XVII. yüzyılda Avrupa’da, Tabii Hukuk tartışmaları gündeme geldiğinde Nuh Kanunları, Hollandalı düşünür Hugo Grotius ve İngiliz hukukçu John Selden tarafından başvuru kaynağı olarak gösterilmiştir. Ancak bu akademik ilgi, konuyu pratiğe taşımamıştır. XVIII. yüzyılda Nuh Kanunları ile masonluk arasında ilişki kurulmuştur. Genelde İskoç Riti derecelerine atıfla, bazı yazarlar masonları, Nuhiler olarak nitelemişlerdir. Masonluğun talimatnamesi “Anderson Constitution” adlı eserin 1736’da yayımlanan ikinci baskısında “bir mason, gerçek bir Nuhi olarak, ahlaki kanuna uymalıdır” ifadesiyle Nuh Kanunları, masonluğun doktrinleri olarak gösterilmiştir. Masonluk üzerine çalışmalarıyla ünlü mason Albert G. Mackey (Ö. 1881) Masonluğun Tarihi adlı çalışmasında Nuh Kanunlarını “kadim Kardeşliğimizin yasaları” diye nitelemiştir. Yine aynı yazar, Özgür Masonluğun Lügati adlı kitabında, masonluğun erken dönemlerinden itibaren Hz. Nuh’un doktrinlerini benimsediğini ve buna binaen masonların Nuhi olduklarını belirtmiştir. Fakat bu söylemler, Nuhiliğin bir akım olarak ortaya çıkmasına götürmemiştir.

XIX. yüzyılın sonlarına doğru, Fransalı Hristiyan Aime Palliere (Ö. 1949) Yahudiliğe meylederek bu hususta İtalyalı din bilgini R. Eliyahu Benamozegh (Ö. 1900) ile mektuplaşmıştır. (Bu sıralarda, Dreyfus Olayı nedeniyle Antisemitizm ve Siyonizm, Fransa’da zirve noktalarını yaşamaktaydı.) Benamozegh’in Nuhi olma telkiniyle Palliere, Yahudiliğe girmekten vazgeçmiş, onun ölümünden kısa süre sonra Nuhiliği benimsemiştir. Hayatının sonraki yıllarında Palliere, ateşli bir Siyonist olmuş, 1926-1935 arasında Fransa’da, Yahudi gençleri örgütleyen Yahudi Gençleri Evrensel Birliği (UUJJ) kurumuna başkanlık yapmıştır. Bu sırada onun ve Benamozegh’in, Nuhilik üzerine yazdığı kitaplar tekrar basılmakta ve diğer dillere tercüme edilmekteydi. 1937’de Almanyalı R. Philip Biberfeld’in Frankfurt’ta, Nuh Kanunları üzerine çalışması ve makaleleri yayımlanmıştır. (Bu sıralarda, İsrailoğulları düzenli göç dalgalarıyla Filistin topraklarında toplanmaktaydı.) Ne var ki II. Dünya Savaşı öncesinde Nuhilik, yayın bazında gündemde olsa da sosyal bir akıma dönüşmemiştir.

1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla Nuhilik, pratik bir çözüm vasıtası olarak gündeme gelmiştir. İsrail’in, Yahudi olmayan vatandaşlarının statüsünün belirlenmesinde takip edilecek yöntem, nitekim yeni kurulan devlet için olumlu imaj oluşturma ihtiyacı, Yahudi geleneğinde var olan ama unutulan bu doktrini gündeme taşımıştır. Din adamları vaazlarında artık düzenli olarak Nuhilik’ten bahsetmeye başlamışlardır. İlaveten, İsrail’in kurulması ve ardından bölge devletleriyle girdiği savaşlarda üstünlüğü, 1967’de Kudüs’teki kazanımları gibi gelişmeler, Hristiyan dünyasında Mesihî çağın yetiştiği heyecanını doğurmuştur. Bu heyecan, bazılarının Yahudiliğe meyletmesine sebep olmuş fakat Yahudi din bilginleri onları Nuhi inanca yönlendirmiş ve bu da neticede Nuhiliğin bir akım olarak ortaya çıkmasına götürmüştür.

XX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Yahudi ilim adamlarının Nuh Kanunları ve Nuhilik üzerine ilmi çalışmaları artmış ve sempozyumlar düzenlenmiş, konu popülerleşmiştir. Bu, 1973’te Tennessee eyaletinden Baptist papaz D. Davis ve arkadaşlarının Nuhiliği keşfederek bu inancı benimsemeleri ve yaymaları şeklindeki heyecana verilen bir cevaptı. Yahudi din bilginleri, insanları, Nuhiliğe davet eden broşür ve küçük çaplı eserler yayımlamaya başladılar. 1970’lerde İsrail’de önemli din bilgini Y. Hayit, 1980’lerde ABD’de etkin Habad-Lubaviç tarikatı şeyhi M. M. Schneerson, Nuhiliğe olağanüstü ehemmiyet vermişlerdir. Böylece Nuhilik yayılmaya başlamıştır. İlk Nuhi Kongresi 28-30 Nisan 1990’da Fort Worth/Texas’da düzenlendiğinde, ABD’de 22 eyaletten Nuhî olan veya olmak isteyen 357 kişi burada hazır bulunmuştur. Kudüs’te ilk Nuhi Kongresi ise 1993’ün sonbaharında toplanmıştır.

Nuh Kanunları, dünyanın büyük devletleri tarafından desteklenmektedir. 1980’lerin başlarından itibaren Habad lideri Schneerson’un bu konuda, R. Reigan ile mektuplaştığı bilinmektedir. R. Reigan (1982’de) ve G. Bush (1989’da), Nuh Kanunlarını moral değerlerin temeli diye nitelemiş ve bu düşüncenin tüm yeryüzünde yayılması gerektiğini vurgulamışlardır. Nuh Kanunları 1987’de ABD ordusu vaaz programı müfredatında yer almıştır. 26 Mart 1991’de Schneerson’un yaş günü şerefine, hem Senato hem Temsilciler Meclisi olarak ABD Kongresi bu günü, Eğitim Günü olarak tanımlamış, sivil ve medeni toplum için Nuh Kanunlarının önemini vurgulamıştır. Avrupa Birliği Başkanı Herman van Rompuy da Nuh Kanunlarının yaygınlaştırılması gerektiği açıklamasında bulunmuştur (2014).

28 Eylül 2005’te İsrail’de Nuhoğulları Divanı tesis edilmiştir. Bu kurum Nuhilerin muamelatla ilgili sorularına cevap vermek için kurulmuştur; kurum aynı zamanda Nuhiliği tebliğ ve koordine etmekte, Nuhiler için ilmihal ve dua kitapları hazırlatmakta ve yayımlamaktadır. Nuhilik akımının ana merkezi konumunda olan Nuhoğulları Divanı, dünya ölçeğinde yıllık toplantılar düzenlemekte, dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı din mensuplarıyla da diyalog faaliyetleri yürütmektedir. Nuhîlik akımı, günümüzde organize bir durumdadır. İnternet üzerinden iletişim, bu akımın topluma yönelik en yaygın bilgilendirme vasıtasıdır.

Günümüzde Nuhilik akımı, dünyanın dört bir yanında, özellikle de ABD, Kanada ve Avusturalya’da hatırı sayılır miktarda taraftar edinmiştir. Neredeyse hemen her ülkede Nuhiliği benimseyen, propagandasını yapan veya en azından Nuhiliğin doktrinleri ile ilgilenen gruplar, cemaatler mevcuttur. Türkiye’de Nuhilik akımının partneri, Adnan Oktar cemaatidir. Dünyada Nuhilik akımının tebliğini vazife edinen İsrail’deki Nuhoğulları Divanı kurumundan bir heyetin 30 Haziran-03 Temmuz 2009’da Oktar’ı ziyaret etmesiyle bu ilişkiler resmi olarak başlamış, görüşmeler belli aralıklarla (aylık) düzenli olarak devam etmiştir.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir