Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mart 28, 2024

Kore Yarımadası’nın İstikrarı İçin Bir Anlaşma Mümkün mü?

Bu metni Kim ve Trump için paralel ifadeler kullanarak yazdım çünkü onların birbirlerinin aynadaki akisleri gibi davrandıklarına düşünüyorum. Benim kendi tahminim, bir toplantının gerçekleşme ihtimalinin düşük olduğu ve her iki tarafın da bundan olumsuz sonuçlar çıkaracağıdır.

2018 Martı’nın ilk haftasında Kore Yarımadası ile ilgili beklenmedik iki gelişme yaşandı. Kuzey Kore’nin lideri Kim Jong-Un, daha önce koyduğu bazı ön şartlardan vazgeçerek Başkan Trump’a görüşme teklif etti. Ve Başkan Trump da Amerika’nın koyduğu birtakım ön şartlardan vazgeçerek Kim ile görüşmeye razı oldu.

Belki birileri bir yerlerde bu nevzuhur durumu öngörmüş ve hatta bu konuda yazıp çizmiş olabilir. Ama doğrusu ben bunların hiçbirini görüp okumadım. Değilmi ki böyle bir şey meydana geldi şimdi politikacılar ve uzmanlar her yerde bu olayı yorumlamak için çırpınıp duruyorlar ve buna nasıl tepki verilmesi gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunuyorlar. Yorumcular şu üç sorunun cevabının peşindeler: (1) Trump ve Kim neden böyle bir şey yaptı? (2) Bunun sonuçları ne olacak? (3) Toplantı hakikaten de gerçekleşecek mi?

Birinci sorunun cevabı olarak bazı kimseler Kim’in Trump’ın tehditlerı karşısında geri çekildiğini iddia ediyorlar. Daha az sayıdaki bir kimse ise, Trump’ın Kim’in tehditleri karşısında geri çekildiğini söylüyor. Ancak çoğunluk, gerçek sebeplerin farklı olduğunu ve son gelişmelerde tehditlerin ikincil bir rol oynadığını savunuyorlar.

Bazıları, Kim’in önkoşullardan vazgeçecek kadar kendini güçlü hissettiğini ve rejimi için aradığı meşruiyeti bu toplantının ona vereceğini düşündüğünü iddia ediyorlar. Bazıları ise Trump’ın önkoşulları azaltacak kadar kendini güçlü hissettiği ve önkoşulları kaldırmanın kendisine peşinde koştuğu dünya çapında büyük devlet adamı ve lider olma hayalini kazandıracağını düşündüğünü iddia ediyorlar. Diğer bazıları ise her ikisinin de aslında birbirlerini kandırabileceğini düşündüğünü ve anlaşma konusunda ciddi olmadıklarını iddia ediyorlar. Bütün bu bahsettiğimiz yorumlar Kuzey Kore dışındaki kişilerin görüşleri. Kuzey Kore’de ne tür tartışmalar döndüğünü bilemiyoruz. Ama tahminimce onlar da üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri konuşuyorlardır.

İkinci sorunun cevabına gelince: Sözkonusu gelişmelerin sonuçlarları ile ilgili tartışma, Kim ve Trump’ın motivasyonlarına neler olduğuna dair verilen cevaplarla yakından ilintilidir. Bazıları bunu Kim’in taktiksel dehası olarak görüyor. Bunu iddia edenlere göre söz konusu görüşmenin büyük kaybedeni Amerika Birleşik Devletleri olacak. Zira Trump elindeki en güçlü kozu olan “meşru ülke olarak tanımama (non-recognition)” kartını kullanmadan masada bırakıyor. Bazıları ise bunu Trump’ın taktiksel dehası olarak görüyor. Bunu iddia edenlere göre ise Amerika bu görüşmenin kazanını olacak. Zira bu Trump’ın daha sonra yapacağı muhtemel saldırılarda diğer ülkelerin muhalefetini aza indirgeyecek.

Üçüncü sorunun cevabına gelince: Toplantının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusundaki tartışmalar da önceki iki soruya verilen cevaplara bağlıdır. Liderlerden herhangi birisi ya da her ikisi de ciddi değillerse, o zaman birinden biri toplantıyı iptal edecektir. Biri ya da herikisi de niyetlerinde ciddi olsalar dahi birinden birisi yaptıkları taktiksel hatanın farkına varırsa, toplantı yine gerçekleşmeyebilir.

Toplantı gerçekleşse bile iki tarafın derin farklılıklarını ciddi şekilde azaltabilecek bir anlaşmaya varmaları pek ihtimal dahilinde değil. Anlaşma imzalansa bile, diğer tarafın anlaşma şartlarına uyup uymadığı nasıl kontrol edilecek? Önceki görüşmelere katılan kimselerin üzerinde en çok durdukları konu anlaşmaya uyulup uyulmadığının kontrol edilmesinin en zor konu olduğu idi.

Başkan Ronald Reagan’ın, Sovyetler Birliği Başkanı Mihail Gorbaçov ile yaptığı bir anlaşmada söylediği meşhur söz gibi “güvenin ama kontrol etmeyi unutmayın (trust but verify).” ABD ve Kuzey Kore arasında güven nerdeyse sıfır seviyesinde. Bunun üzerine bir de anlaşmaya uyulup uyulmadığı kontrol edilemezse, bu anlaşma sadece aptalların inanacağı sahte bir cennet olur.

Bu metni Kim ve Trump için paralel ifadeler kullanarak yazdım çünkü onların birbirlerinin aynadaki akisleri gibi davrandıklarına düşünüyorum. Benim kendi tahminim, bir toplantının gerçekleşme ihtimalinin düşük olduğu ve her iki tarafın da bundan olumsuz sonuçlar çıkaracağıdır.

Hal böyle olunca, bu nevzuhur gelişmeler Kore yarımadasındaki istikrar arayışını daha da zora sokacaktır. Benim kanaatimce bu da bir felakete dönüşebilir. Zira bu durum hepimizin başından beri düşünmek dahi istemediği savaşa yol açabilir.

Ancak nükleer savaşın kaçınılmaz olduğunu düşünmüyorum. Aşağıdan yani hepimizden gelen baskılar, Kore yarımadasındaki istikrarı (barış kelimesinden daha net bir ifade) kuvvetle muhtemel güçlendirebilir. Ancak bu baskıyı doğurmak için mutlak surette organize olmak gerekir ki şu anda maalesef büyük ölçekte bu tür bir faaliyet yok.

Yarımadada istikrarın güçlenmesi için bir ihtimal daha var ki o da Kim ve Trump’ın öngörülemeyen kişisel kararları. Bizi bu ay ve daha önceleri epey bir şaşırttılar. Neden tekrar şaşırtmasınlar ki?

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir