Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 18, 2024

SEVAKİN: Kızıldeniz Üzerinde Hâkimiyet Kavgası

Türkiye’nin Sudan’a ilgisi bölgeyi hareketlendirdiği gibi Somali’deki varlığı da birilerinin gözüne batıyor. Somali bugüne kadar dünya tarafından ihmal edildiği gibi Araplar tarafından da görmezlikten gelinmiş. Hal böyle iken Türkiye ilgilenince kıyamet kopuyor.

1516-1517 tarihinde Yavuz’un Afrika’ya yaptığı çıkarmadan ve Sinan Paşa’nın Sevakin’i Osmanlı topraklarına katmasından yüzyıllar sonra Sevakin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sudan ziyaretine damgasını vurdu. Hatta Kızıldeniz sularını harekete geçirdi. Metruk şehri ihya etme projesini hayata geçirme yönünde Sudan yönetimiyle varılan karşılıklı mutabakat, pusuda bekleyen şer güçleri yüzeye çıkardı. İradelerini İsrail’e ipotek etmiş kimi Arap rejimleri mesele Türkiye olunca Kızıldeniz’in sularını kabartmaya, bu girişimden rahatsızlık duymaya başladılar. Özellikle Mısır ile Suudi Arabistan ciddi derecede rahatsız oldu. Bunun nedeni Türkiye’nin Katar’la kurduğu stratejik ilişkilerden sonra Hürmüz Boğazı’nda askeri varlık göstermesine ek olarak karşı yakada da Mendep Boğazı’na giden su yolunda Süveyş Kanalı’na da hâkim olacak bir mevkide varlık göstermek istemesidir. Sevakin Adası’nı ihyaya yönelik Türkiye’nin niyet beyanı başta Mısır olmak üzeri Suudi Arabistan’ı işkillendirmeye yetti. Türkiye’nin bu adımı Batılılardan ve hiçbir ecnebi güçten rahatsız olmayan Mısır ile Suudi Arabistan rejimlerini ciddi derecede rahatsız etti. Katar’dan sonra Sevakin’le birlikte Türkiye onlara göre çepeçevre Arap Yarımadası’nı mengeneye almış ve çevirmiş oluyor. Arap Yarımadası’nın iki yakası üzerindeki su yollarına nezaret etme, Osmanlı döneminde Boğaz’ı kontrol etmek için Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Anadolu Hisarı ile bilahare fetih öncesinde Boğaz Kesen olarak da bilinen Rumeli Hisarı’nın bizzat Fatih tarafından yaptırılmasına benzetilebilir. Bununla birlikte Türkiye’nin Sevakin’de bir askeri üs kuracağı iddiaları şimdilik bir öngörü ve varsayımdan ibarettir.

Sevakin’in Tarihi ve Güncel Önemi

İngilizler tarafından Port Sudan yapılıncaya kadar Sevakin Adası ve limanı Sudan’ın Kızıldeniz’e bakan tek limanı olmuştur. Bu açıdan bayındır günlerinde Sevakin Adası, Sudan’ı denize bağlayan nefes borusu mesabesindedir. Sevakin’i önemli kılan bir diğer husus ise buranın Mekke’nin karşısına gelmesi, Afrikalı hacıların ikmal hattı olması ve onları kutsal mekanlara, Cidde ve Mekke’ye bağlamasıdır. Sevakin, Afrikalı hacıların kutsal beldelere yönelmeden önce gördükleri son limandır. Bu yönüyle Afrika’nın doğusunda bulunan bu ada Afrikalı kölelerin Batı’ya sevk kapası olan ve Afrika’nın batısında yer alan Senegal’in Gorée Adası’na benzetilebilir. Gorée Adası dönüşü olmayan bir yolculuğun başlangıç noktası idi. Sevakin ise hem varışı hem de dönüşü olan bir selamet limanıdır. Yüzyıllarca kutsal bir işlev görmüş ve yüklenmiştir. Dolayısıyla Sevakin, hacıların ilk ve son bağlantı noktası ve göz bebeğiydi. İşte Türkiye amacına uygun bir biçimde burasını yeniden ihya ederek bu defa Afrikalı hacılar yerine Türk hacılarının ve umrecilerin hizmetine sunmak istiyor. Burası Türkiye’nin katkılarıyla seyahat, ticaret ve kutsal ibadeti birleştiren bir üçgene dönüştürülmek istenmektedir. Böylece yüzyıllar boyunca İslam kültürüne hizmet eden ada yeniden asli kimliğine kavuşmuş olacaktır.Sevakin Adasının ilk sakinleri hakkında muhtelif rivayetler vardır. Burasının tarihi geçmişi milattan önce 3000 yıllarına kadar ulaşmaktadır. Bu tespitten yola çıkarak İngilizler tarafından kaderine terk edilene ve harabe haline getirilene kadar bu şehir beş bin yıl boyunca insanlığa hizmet etmiştir. Ayrıca Mısır firavunlarının Kızıldeniz üzerinde fil avcılığı yaptıkları ve altın madeni ocakları işlettikleri bir yerdir.

Sevakin Adası ve bölgesi kadim Mısırlıların Punk bölgesine ve Somali’ye gidişlerinde geçiş noktası olarak kullandıkları bir tampon bölge idi. Tarihteki ilk ve tek kadın Firavun Hatşepsut döneminde Mısırlılar buraya kadar uzanmışlardı. İlginçtir Kur’an’da bahsedilen Melike Belkis ile Mısır’ın ilk ve tek kadın Firavunu veya Kraliçesi de aynı dönemde; Hazreti Süleyman döneminde yaşamışlardır. Tarihi rivayetlere göre Hazreti Süleyman da Mısırlı kadın Firavun Hatşepsut döneminde yaşamıştır ve keza bu dönemde Sevakin Adası’nın Süleyman’ın mülküne tabi olduğu ifade edilmektedir. İsrailiyyat kaynaklarına göre Hazreti Süleyman denizlerin, rüzgârların da fatihi olduğu gibi otoritesi Afrika’nın ücra köşelerine kadar yayılmıştır. Yahudi tarihçilerin bir kısmı o dönemde Arabistan’ın bir İsrail kraliyeti olduğunu ileri sürüyor. Konumuzla ilgili olan yanı Sevakin Adası’nın o dönemde Mısırla temas hattında Kudüs’e bağlı olduğu gerçeğidir.

İslam’dan sonra ise Mekke döneminde iki kez Habeşistan’a hicret gerçekleşmiş ve Müslümanlar Hicaz’ın karşı tarafında yer alan Habeş diyarına göçmüşler, Habeşistan Kralı Necaşi tarafından konuk edilmişlerdir. Bu hicretlerde Sevakin’in rolü ne olmuştur? Bölge tarihçisi Muhammed Salih Darrar, Osman Dakka’ya dayanarak bölge halkının aslında Habeşistan’a göç edenlerin çocukları olduğunu savunmaktadır. Bu rivayete göre Sevakin Adası’nın ilk sakinleri sahabilerin çocuklarından teşekkül etmiştir. Bölge halkına Becceliler ve Becce halkı denilmektedir. İslam’ın zuhurundan sonra fetihler döneminde Hicaz ve Arap Yarımadası’ndan bölgeye hicret edenler ve yerleşenler olmuştur. Mısırlılar Becce halkının Mısır lehçesine yakın Arapça konuştuklarını iddia etseler de burası tarih boyunca kavimler göçüne geçit yolu ve hicret yurdu olmuştur. Arap Yarımadası’ndan Reşayide ile Zübeydiye kabilelerinin unsurları bölgeye gelerek yerleşmişlerdir. Hadaribe Arapları ile Hadramut’tan El Ertike kabilesinden de yerleşenler olmuştur. Zamanla bu göçlere Türk leventleri ve askerleri eklenmiş bazı tarihçilere göre Sinan Paşa’nın hamlesinden sonra Sevakin’e 100 kadar Türk askeri yerleşmiştir. Bunlar zamanla yerli ahaliyle kaynaşmışlar ve bu suretle bölgede Türk aileleri oluşmuştur. Bunlardan bazıları İstanbullu, Korkutlu, gibi isimlerle anılmaktadır. Libya’da özellikle Misrata şehrindeki Karamanlı gibi Türk aileleri bugün bile varlıklarını sürdürmektedir. Tunus ve Cezayir gibi ülkelerde Türk aileleri de Sevakin sakinleri gibi yerli halk ile kaynaşmışlardır. Orijinallikleri sadece isimlerinde mahfuz kalmıştır. Denildiği gibi emperyalist ülkeler işgal ettikleri bölgelere kendi dillerini dayatırken aksine Türkler tebcil ettikleri ve İslami dil saydıklarından dolayı Arapçayı iştiyakla öğrenmeye çalışmışlardır. Öğrenmekle kalmamış aynı zamanda da öğretmişlerdir. Lübnanlı Ermeni komedyen Pierre Chammassian ne isabetli söylemiştir: Osmanlılar Lübnan’da 430 yıl kaldı içimizde kaç Lübnanlı Türkçe biliyor? Hiç! Halbuki Fransızlar sadece 30 yıl kaldıkları halde herkese dillerini öğrettiler. Neredeyse Lübnan’da Fransızca bilmeyen yok.

Sevakin’in Mısır’a Devri

Sevakin Adası yaklaşık 348/349 yıl mütemadiyen Osmanlıların elinde kalmıştır. Sinan Paşa’nın fethettiği bölge Mısır Hidivi İsmail tarafından dönemin Osmanlı Sultanı Abdulaziz’den istenmiş o da bu isteği kırmamış ve talebi geri çevirmemiş böylece Sevakin’in statüsü ve egemenliği Mısırlılara geçmiştir.

Sevakin Adası’nın Mısır’a devrinden birkaç yıl sonra 1869 yılında Süveyş Kanalı açılmış ve 1882 yılında da Mısır doğrudan İngilizlerin kontrolüne germiştir. Kısaca zayıf eller emaneti muhafaza edememiş ve İngilizlerin aracı olmuştur. Mısır hâkimiyeti sırasında Sevakin’e Mısırlılar yerleşmişler ve bu suretle kavimler göçüne bir yenisi daha eklenmiştir. 1882 yılından itibaren Mısır, İngiliz hâkimiyetine girdiğinden Sudan da hükmen İngiliz hâkimiyeti altına girmiştir. 1899 yılında ise Sudan üzerine ikili hâkimiyet veya manda yönetimi teessüs etmiştir. Mısır-İngiliz ortak yönetimi. Ülke 1956 yılında bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte Sudan, Mısır’la yollarını ayırdığı gibi İngiliz mandasına da son vermiştir. 1922 yılına kadar Sevakin aktif bir liman kenti olarak kalmışsa da bilahare İngilizler burayı kaderine terk ederek buranın yükünü ve görevini Port Sudan’a kaydırmışlardır. Bu tarihten itibaren Sevakin Adası metruk vaziyette kalmış ve harabeye dönmüştür. Sevakin adı üzerinde çeşitli filolojik tartışmalar vardır. Kökünü Sevacin veya Sivacin gibi ifadelere dayandıranlar varsa da kimilerine göre buranın adı Hintçede Beyaz Ev (bir nevi Fas’ın Kazablankası gibi) manasına gelmektedir. Pazaryeri anlamı yükleyenler de vardır.

Sevakin’i İhya Projeleri

İngilizlerin Sudan’ı terk etmelerinden itibaren bu rüya kenti ihya etmek için çeşitli projeler geliştirilmiştir. Sevakin’i yeniden Kızıldeniz’in incisi haline getirmek için girişimler olmuş ama Sudan’ın tek başına buna gücü buna yetmemiştir. İngilizlerin vaktiyle Hong Kong’u küresel bir ticaret şehri haline getirmeleri gibi Sevakin’i de benzeri bir şehir yapmak mümkündü. İnsanlık mirası olarak bu kadim şehrin korunması için çeşitli projeler üretilmiş ve çeşitli komisyonlar kurulmuştur ama hepsi de akim kalmıştır.Araplar için söylenen manidar bir söz vardır: “Araplar anlaşmamak üzere anlaşmışlardır.” Araplar müspette ittifak kuramazlar sadece menfide birleşirler. Bu söz Sevakin Adası ve burayla ilgili Türklerin ilgisi üzerine yeniden değer kazanmıştır. Türkiye’den önce burasının ihyasıyla alakalı olarak BAE rejimine teklif götürülmüştür. Lakin BAE, Dubai ve Ebu Dabi üzerine gölge istemediğinden dolayı kendi hâkimiyeti dışındaki bölgesel limanları söndürmeye ve etkisizleştirmeye bakıyor. Bu açıdan Aden Limanı’nın yeniden aktif hale getirilmesini engellemektedir. Geçmişi korsanlığa dayanan Nahyan ailesi her adımda bozguncu ve ara bozucu rolüne devam etmektedir. Sudan’ın Eş-Şuruk kanalının haberine göre, Sudan Turizm Bakanı Muhammed Ebu Zeyd’in, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Şarika Emiri Sultan Bin Muhammed El Kasımi’ye, geçen yıllarda Sevakin’de turistik kent kurma projesinin sunulduğu belirtildi. Emir Kasımi’nin tarihi mirasa tutkun olduğunu belirten Ebu Zeyd, yapılan görüşmelerden sonuç çıkmadığına dikkati çekerek, “Sevakin Projesi’ni Türkiye’den önce BAE’ye sunduk. Fakat fizibilite ve araştırma çalışmalarında ilerleme kaydedilmedi.” ifadelerini kullandı. Bakan Ebu Zeyd, Türkiye ve Sudan arasındaki Sevakin Adası Anlaşması’nın da turizm geliştirme projesi olduğunun altını çizdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sudan temasları kapsamında ziyaret ettiği ülkenin doğusunda yer alan Sevakin Adası, geçmişte Nubye bölgesinin en önemli limanı olarak biliniyordu. Osmanlı döneminde ise denizden gelecek tehlikelere karşı Kızıldeniz ve Hicaz’ın güvenliği Sevakin Adası üzerinden sağlanıyordu. Türkiye sadece Sevakin Adası’nı ihyaya çalışmıyor buna ilaveten TİKA aracılığıyla Sencinip Adası’ndaki Osmanlı izlerini taşıyan eski deniz fenerini de onarmayı üstleniyor.

Ziyaret, Durağan Suları Harekete Geçirdi

Mısır rejiminin Sudanlı ‘İslamcı rejimle’ görülmemiş hesapları bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür: Etiyopya’nın inşa etmekte olduğu Nahda/Rönesans Barajı noktasında Hartum’un Kahire’den ziyade Addis Ababa’ya yakın durması. Normalde Sudan’ın Mısır’la aynı pozisyonu takınması gerekirken neden tersi olmuştur? Bunda Mısır rejiminin Sudan’ın hukukunu çiğnemesi etkili olmuştur. Mısır, Nil üzerinden Sudan’ın da su kotasına ve payına el koymaktadır. Su kaynakları üzerinde ikili projeler yapılmasına da yanaşmamaktadır. Sudan’ı sürekli mağdur etmektedir. Bu nedenle Sudan Kahire’ye mesafeli dururken elektrik ithal edeceği Etiyopya’ya daha yakın durmaktadır. Bu Mısır’ın baltacı ya da nobran ve kibirli politikalarının ürünüdür. Bir diğer konu ise Halayip/Şelatin/Ebu Ramad sınır bölgesi ve üçgenidir. Mısır ile Sudan’ın ayrılması sırasında idari olarak Nasır bu bölgeden Sudan lehine feragat etmiştir. Askerlerini çekmiştir. Sultan Abdulaziz’in 1865 tarihinde Sevakin’den Hidiv İsmail lehine feragat etmesi gibi. Lakin Hüsnü Mübarek 1995 yılında Addis Ababa’da uğradığı suikastın intikamını almak için Halayip bölgesine askeri çıkartma yapmıştır. Enver Sedat da 1974 yılında Libya’ya askeri bir müdahale tasarlamış ama ABD tarafından engellenmiştir. Kısaca İsrail’le savaşamayanlar kardeşleri Araplara sataşıyor veya saldırıyorlar. Burası iki ülke arasında sürekli bir gerilim hattı oluşturuyor. Herkes diğerinden anlayışlı olmasını beklemektedir. Rönesans Barajı, Halayip/ Şelatin/Ebu Ramad bölgelerine ilave olarak iki ülke arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sevakin Adasına yönelik ziyaretiyle birlikte zoraki yeni bir kriz konusu daha çıkmıştır. Mısır basını tarihi nedenlerden dolayı burasının da Mısır’a ait olduğunu ileri sürmektedir. Bu kriz ise tali krizleri tetiklemiştir. Sudan danışmalarda bulunmak üzere Kahire’deki Büyükelçisi Abdulmahmud Abdulhalim’i geri çekmiştir. Sevakin meselesi saflaşma ve kamplaşma, manipülasyon ve spekülasyonlara alet ediliyor. Mısır basını sistematik olarak Sudan üzerine yüklenirken Türkiye’yi de ihmal etmiyor ve muhayyel bir karşı eksen tasavvur ediyorlar. Buna göre Sudan, Etiyopya, Türkiye ve Katar, Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine karşı bir mihver oluşturuyor. Mısırlı yorumcu Dr. Eymen Şebane gibilerin iddiası bu. Bu dörtlü mihvere İran’ı yerleştirenler de bulunuyor. Halbuki Mısır rejiminin İran ile ilişkileri Türkiye’ye nazaran çok daha iyi. Aslında bu bir algı pazarlamasından başka bir şey değil. Sudan veya Etiyopya’nın Suudi Arabistan’a karşı bir pozisyonu söz konusu değil. Dolayısıyla mesele maksadın dışında yorumlanıyor ve ateş olmayan yerden duman çıkarılmaya çalışılıyor. Mısır basını Sevakin konusunda bir bardak suda fırtına kopartırken Halayip ile Şelatin meselesinin iki kardeş ülke arasında önemsiz bir mesele olduğunu savunuyor. Sudan’dan toprak gasp ederken Tiran ile Sanafir adalarını Suudi Arabistan’a satıyorlar. Bu da Sudan’ı topraklarını geri istemeye sevk etmiştir. Mısır’ın toprağı satacak kadar bolsa neden Sudan’ın topraklarını geri vermiyor? Karşı iddia olarak Mısır, Sudan’ın Güney Sudan’ın kurulmasına ve ülkenin bölünmesine seyirci kaldığını ve Etiyopya ile de toprak ihtilafının bulunduğunu; bu durumda neden Halayip davasını güttüğünü soruyor. Öte yandan Netanyahu da Filistin Devletinin Gazze ile Sina’yı kapsayan bölgede kurulması için Obama nezdinde diplomatik faaliyetlerde bulunuyor. Elbette bu hususta önceden Sisi ile anlaşmış olmalıdır. Arap dünyasını satan satana. Ancak sıra Türkiye’ye gelince yeleleri kabarıyor! Suudi Arabistan yöneticileri Mahmut Abbas’ı başkent olarak Kudüs yerine Ebu Dis’e ikna etmeye çalışıyor. Sisi, Batı Şeria’yı İsrail’e peşkeş çekerek yerine Sina’yı ikame etmek istiyor. Buna mukabil Sevakin konusunda yoktan kriz çıkartıyor, Türkiye’ye horoz gibi kabarıyorlar.

Savaş Tamtamları Çalıyor

26 Aralık 2017 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgeye yaptığı ziyaretten sonra bölge hareketlendi. Asmara /Eritre Sudan’la sınır bölgesine asker yığmaya başladı. Mısır ile Eritre’nin sınıra müşterek asker kaydırdığı yönünde haberlerin artması üzerine Sudan yönetimi Eritre ile sınır bölgesini kapattı ve paralelinde bulunan Kesla bölgesine asker yığdı ve Kordofan ile Kesla bölgelerinde olağanüstü hal ilan etti. Neredeyse taraflar savaş düzeni aldılar. Bölgesel saflaşmada Eritre ile Mısır Sudan ile Etiyopya’ya karşı cephe ve mevzi almış vaziyette. Bu kamplaşmada Mısır ser verip sır vermiyor. Resmi düzeyde Mısır ile Eritre hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu. Buna mukabil Sudan yönetimi de askeri tedbirleri artırırken bunu dış faktörlerden ziyade iç faktöre bağlama eğilimindeydi. Kısaca insan kaçakçılığı, silah toplama gerekçeleriyle Sudan yönetimi iki vilayette olağanüstü hal ilan etmiş ve askeri hareketler olağan dışına çıkmıştı. Bu arada Sudan yöneticilerinin bir kısmı rol dağılımı gibi durumun normal düzeyde seyrettiğini söylerken Beşir’in yardımcılarından İbrahim Mahmut ülkesinin muhtemel bir Mısır-Eritre saldırısıyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Sudanlı milletvekili Tayyip Mustafa da karşı cephenin görünmez ortağının İsrail olduğunu belirtti. Sudan resmi olarak savaşta olmadıklarını ifade ederken gayri resmi bir biçimde savaşta olduklarını ima etmektedir. Kesla bölgesinin karşısında yer alan Sava bölgesinde Mısır, askeri yığınak yapıyor. Yine BAE’nin Somaliland’da askeri üssüne paralel Eritre’nin Asap bölgesinde bulunan askeri üssünde hareketlilik göze çarpıyor. Sudan’a karşı askeri ve siyasi planları görüşmek üzere Asmara’da Mısır, BAE, Eritre temsilcilerine ilaveten Sudanlı muhalif ve ayrılıkçı silahlı örgütlerin temsilcileri de bir araya geldiler. Bununla birlikte Sudan gibi Mısır ile Eritre’nin de savaşmaya mecalleri yok. Ekonomik darboğazdan geçiyorlar. Ancak İsrail ile BAE’nin kışkırtmalarını yabana atmamak gerekir.

Kızıldeniz Üzerine Çekişme

Türkiye’nin Sudan’a ilgisi bölgeyi hareketlendirdiği gibi Somali’deki varlığı da birilerinin gözüne batıyor. Somali bugüne kadar dünya tarafından ihmal edildiği gibi Araplar tarafından da ihmale uğramıştır. Hal böyle iken Türkiye ilgilenince kıyamet kopuyor. Asmara, Somali’de yabancı hayır kurumlarına saldıran yerel Şebab Hareketine silah ve mühimmat sağlıyor.

Türkiye’nin buradaki varlığına siyasi muhalefetini Şebab hareketi üzerinden yürütüyor. Buna mukabil, daha önce Emeviler döneminde sürgün yeri olarak kullanılan Eritre’ye ait Dehlek Adası’nın, Asmara’nın yalanlamasına karşılık İsrail’in istihdamına sunulduğu belirtiliyor. İran’ın da zaman zaman Dehlek Adası’nı Husileri ve bölgesel müttefiklerini eğitmek için kullandığı yaygın bir kanaat. Keza dünya ticaretinin yüzde 20’sine hükmeden Kızıldeniz üzerine çekişmenin bir parçası olarak Babu’l Mendep’e bakan Cibuti neredeyse uluslararası güçlerin üssü haline gelmiştir. Cibuti’de yabancı ülkelere ait 5 askeri üs bulunmaktadır. Bunların sonuncusu Çin’e ait. Japonya, İtalya ve Fransız üsleri var ve bu üslerde Alman ve İspanyol askerler de misafir olarak barınıyorlar. Dolayısıyla fotoğrafın tamamına veya büyük fotoğrafa baktığınızda Kızıldeniz üzerinde büyük bir çekişmenin sürdüğünü görebilirsiniz. Türkiye ise Sevakin’e ilgisiyle arı kovanına çomak sokmuş oldu.

Ömer Beşir: Kefenimi Giydim Şehadete Hazırım

Mısır gayri resmi olarak Beşir’i devirmeyi planladığını açık ederken Ömer Beşir de buna karşılık meydan okudu ve ölüme hazır olduğunu ilan etti. Tırmanan gerilimli ilişkilerde Mısırlı gazeteci ve yazar Muhammed Emin, Beşir’in sonunun gelmesinde Mısır’ın rolünün kaçınılmaz olduğunu yazdı. Sisi’nin tetikçisi Muhammed Emin, Beşir’in yediği kaba işediğini ileri sürdü.

Bu fiili ve sözlü tehditler karşısında askeri haki elbisesine bürünen Ömer Beşir, önden giden arkadaşlarına katılmaya, şehadet şerbeti içmeye can attığını ve şehitler kervanına katılmak için yanıp tutuştuğunu duyurdu. Kimseye pabuç bırakmayacaklarını ve eyvallah etmeyeceklerini de sözlerine ekledi.

Daha Fazla